Yumurtalık kanseri nedir?
Yumurtalık kanseri türün devamını sağlayan eşey hücrelerini üreten, kadınlık hormonunu salgılayan ve rahimin her iki tarafında bulunan organların kötü huylu tümörleridir. Over kanseri terimi aynı zamanda tüplerden ve karın zarından kaynaklanan kanserler içinde şemsiye tanı olarak kullanılabilir.

Yumurtalık kanserinin belirtileri nelerdir?
Ne yazık ki erken dönemde pek belirti vermez. Bu nedenle tanı anında olguların çoğunluğu ileri evrede görülür. Yumurtalık kanserine özgü spesifik bir belirti bulunmaz. Yakınmalar genellikle karında şişme, ağrı, bası bulguları, iştahsızlık, kilo kaybı, hazımsızlık, yorgunluk, idrar yolu şikayetleri gibi genel yakınmalar olur.
Kadınlarda en çok hangi yaşlarda ortaya çıkıyor? En riskli dönemler nedir?
Dünyada ortalama görülme yaşı 63‘tür. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde görülme yaşı 55–56‘lara çekilmiş durumda. Bununla birlikte epitelyal over kanserlerinin %1’i 20 yaşın altında bile görülebiliyor. Olguların çoğunluğu postmenopozal dönemdedir. Yumurtalık kanserlerinin %10’unu oluşturan genetik geçişli olanlar 10-15 yaş daha genç yaşta görülebilirler. Erken adet görmek, geç menopoza girmek, gebe kalmamak, emzirmemek, ailede bağırsak meme yumurtalık kanseri olması, obesite, endometriozis, sigara içmek, kısırlık yumurtalık kanseri için risk faktörlerini oluşturur. Bununla birlikte yumurtalık kanseri olan hastaların büyük kısmında bu risk faktörleri olmayabilir. Gebe kalmak, doğum yapmak, emzirmek, doğum kontrol hapları kullanmak, tüplerin bağlanması veya çıkarılması yumurtalık kanserine karşı koruyucu faktörlerdir. Doğum kontrol ilaçları 4 yıl kullanıldığında %40‘lara varan azalma, 8–10 yıl kullanıldığında %50–60‘a varan azalma söz konusu. Burada temel mekanizma yumurtlamanın engellenmesi, kansere giden mekanizmanın ortadan kaldırılmasıdır.
Bu hastalık yüzünden Türkiye’de ve dünyada yılda ortalama kaç kişi hayatını kaybediyor?
Yaşam boyu bakıldığında her 100 kadının 1.5-2’sinde yumurtalık kanseri görülmektedir. Jinekolojik kanserler arasında rahim zarı (endometrium) kanserinden sonra ikinci sırada görülmelerine rağmen mortalite açısından kıyaslandıklarında birinci sırada gelen jinekolojik kanserlerdir. Sağlık Bakanlığı verilerine göre yumurtalık kanseri kadın kanserleri arasında 7. sırada görülmekte ve yılda yaklaşık 2600 kadın yumurtalık kanserine yakalanmaktadır. Yılda 1600–1700 kişi hayatını kaybediyor. ABD‘de 21.000 tanıya karşılık 15.000 kişi bu hastalıktan hayatını kaybediyor.
Yumurtalık kanserinin kaç tipi vardır?
Histolojik olarak daha çok olmasına karşın biyolojik seyir açından tip1 ve tip 2 olmak üzere kabaca iki tipi vardır. Tip 1 kanserler daha yavaş seyirlidir, prognozları daha iyidir, muayene ve ultrasonla daha kolay saptanırlar, tüm yumurtalık kanserlerinin %25’ini, yumurtalık kanserine bağımlı ölümleri %10’unu oluştururlar. Buna karşılık tip 2 kanserler, daha hızlı seyirli ve kötü prognozludurlar. Saptandıklarında genellikle ileri evrededirler. Yumurtalık kanserlerinin ne yazık ki %75’ini, yumurtalık kanserine bağlı ölümlerin %90’ını oluştururlar.

Yumurtalık kanserinin evreleri nelerdir, tedavisi nasıldır?
Yumurtalık kanserinin tedavisinde temel olarak uygulanan iki yöntem cerrahi ve kemoterapidir. Çok erken aşamaların dışında olguların büyük kısmın cerrahi sonrası kemoterapi görecektir. Klinik olarak erken gözüken aşamalarda hastalığın gerecek evresini belirlemek için rahim ve yumurtalıkların alınmasının yanısıra, lenf nodlarının appendiksin ve omentumun çıkartılması gerekir. Ne yazık ki yumurtalık kanseri olgularının yaklaşık %70-80‘i evre 3-4‘te olduğu için hastalık özellikle karnın üst kısmına yayılmış durumdadır.
Evre 1 de hastalık yumurtalıklarla sınırlıdır, evre 2 de pelviste sınırlı, diğer genital organlar veya pelvik organlar tutulmuştur, evre 3 te pelvik paraortik lenf nodları veya üst batında omentum, barsak yüzeyleri, periton tutulmuştur, evre 4 te uzak organ parankim metastazı veya inguinal lenf nodu metastazı vardır.

Yumurtalık kanserinde cerrahinin önemi nedir?
Yumurtalık kanserinde olguların %70 şinde fazlası 3. veya 4. evrededir. Bu nedenle burada yapılacak kapsamlı bir cerrahinin önemi çok büyüktür. Mümkünse geride hiç tümör bırakmayacak şekilde yapılacak bir cerrahi hastanın sağ kalımını artıracaktır. Bu genişletilmiş cerrahinin içine barsak rezeksiyonları, dalak çıkartılması, karaciğer metastazlarının çıkartılması, karın zarı ve diyafram zarının soyulması gerekirse göğüs boşluğundaki tümörlerin çıkartılması gibi cerrahi prosedürler girmektedir. Bu operasyonların ancak deneyimli merkezlerde diğer disiplinlerle işbirliği içinde ve mutlaka jineko-onkolog dediğimiz kanser cerrahisi ile ilgilenen kadın doğum hekimleri tarafından yapılması gerekmektedir. Evre 3 hastalarda 5 yıllık sağ kalım rakamları %25-40 arasında değişmektedir. Kapsamlı cerrahiler ile bu rakamları artırmak mümkündür. Geride 1 cm üstü tümör bırakılan hastalarda median sağ kalım 31 ay iken, hiç tümör bırakılmayan hastalarda median sağ kalım 78 aya çıkabilmektedir. Maksimum cerrahide her %10’luk artış sağ kalımda %5‘lik artış şansı sunmaktadır.


Neodajuvan kemoterapi nedir?
Bazı hastalarda tümör ilk cerrahide tamamen çıkartılamayacak kadar yaygın veya çıkartılamayacak alanlarda ise veya hastanın tıbbi durumu ve performansı böylesi ağır bir ameliyatı kaldırmaya yeterli değilse tedaviye kemoterapi ile başlamak gerekir. Ameliyattan önce yapılan bu kemotarapiye neoadjuvan kemoterapi denir. Bir hastada tedaviye ne şekilde başlanacağını hastanın genel durumu, muayenesi ve radyolojik bulgularının, içinde mutlaka jinekolog onkologun bulunduğu bir konsey tarafından değerlendirilerek verilmesi gerekir. Hasta 3 kür kemotarapi aldıktan sonra muayenesi, görüntüleme bulguları ve tümör markerları ile tekrar değerlendirilir, yeterli yanıt var ise ameliyat edilir, aksi taktirde kemoterapiye devam edilir.
Kadınların alabilecekleri temel önlemler nedir?
Kadınların alabilecekleri temel önlemler arasında en önemli olanı yakınmaları olmasa da düzenli yıllık jinekoloji muayenesinden geçmeleridir. Çünkü hastalık etken aşamada herhangi bir bulgu vermemektedir. Bunun yanında ailesel veya genetik risk altında olanların genetik testlerini yaptırmaları ve danışmanlık almaları ve daha titiz bir şekilde periyodik kontrollerini yaptırmaları önemlidir.
Doktor kontrollerini ne sıklıkla yapmalılar?
Sağlıklı kadınların düzenli yıllık jinekolojik muayenelerini olması gerekmektedir. Yumurtalık kanseri nedeniyle izlenen olgular birincil tedavileri bittikten sonra ilk 2 yıl üç ayda bir, iki ile beş yıl arası altı ayda bir, beş yıldan sonra yılda bir düzenli kontrollere gelmeleri gerekmektedir.
Bu kansere yakalanan kadınların tedaviden sonra hamile kalma şansı var mı?
Gebe kalamamak yumurta kanserine yakalanma risklerinden bir tanesidir. Yumurtalık kanseri geliştiğinde belli şartlar sağlanırsa, o hastalara gebe kalma imkanı verilebilir Bu şartlar hastalığın erken aşamada olması, histolojik tipinin ve derecesinin uygun olmasıdır. Hastalığın gerçekten erken aşamada olduğunu ancak, rahim ve diğer yumurtalığı bırakmak kaydıyla lenf bezleri appendiks ve omentumu içeren çok kapsamlı bir evreleme cerrahisi yaparak anlayabiliriz.
Beslenme ve yaşam tarzı kanser ilişkisi hakkında neler düşünüyorsunuz? Bu konuda nasıl tavsiyelerde bulunursunuz?
Beslenme ilgili çok fazla çalışma var. Bunlarla ilgili kanıtlar çok güçlü değil ama, yine de zayıf olmakla birlikte örneğin laktoz, yağ, kolesterol, galaktoz içeriği yüksek besinlerle beslenmek bu kansere riskini çok az da olsa artırabilir. Asbeste maruz kalmak riski artırıyor. Yeşil lifli gıdalar, antioksidanlar ve A vitamini içeren kullanmak riski bir miktar azaltabilir.
Alternatif tedaviler var mı? Tavsiye eder misiniz?
Hastalarımız bu soruyu sıklıkla soruyor. Kişisel olarak önerim etkinliği kanıtlanmış standart tedavilerden vazgeçmemek ve bu tedavileri alırken alternatif tedavilere çok yönelmemek. Çünkü alınacak kemoterapiyle alternatif tıp birlikte kullanıldığında olumsuz bir etkileşim szö konusu olabilir. Dolayısıyla bunları mutlaka medikal onkoloji doktoruna hastalarımızın sorması lazım. Ancak tedavi tamamlandıktan sonra yine medikal onkoloji doktoruna danışarak bu tarz bir tedavi alınmasında bir sakınca yok. Tekrarlamak gerekirse biz bu aşamada bilimsel çalışmalarla etkinliği kanıtlanmış yöntemlere öncelik veriyoruz.
Türkiye tedavi şartları, yöntemler, donanım ve hekimler açısından diğer ülkelere kıyasla ne durumda?
Gelişmiş ülkelerle Türkiye arasında kanser tedavisi açısından anlamlı bir fark yok. Ayrıca bilgi evrensel ve çok hızla paylaşıldığı için gerek ülkemizde uygulanan cerrahi tedaviler gerekse medikal tedaviler gelişmiş ülke standartlarıyla aynı düzeydedir. Türkiyede jinekolojik onkoloji cerrahisi 2011 yılında bir yan dal olarak tanımlandığı için yıllardır bu konuda çok tecrübeli işini iyi yapan hekimlerin yanına genç enerjik yeni bir jinekolojik onkoloji grubu mevcuttur. Yani hem çok iyi merkezlerimiz hem de çok iyi hekimlerimiz bulunmaktadır. Örneğin İstanbul Tıp Fakültesi Jinekolojik Onkoloji grubu olarak biz 1991 yılından bu yana düzenli haftalık tümör konseyleri yapmaktayız ve Avrupa jinekolojik Kanser Derneği tarafından hem jinekolojik onkoloji ünitesi hem de yumurtalık kanserinin ileri düzey tedavisini yapan merkez olarak akredite edilmiş durumdayız.